Türkiye Ekonomisi Yol Ayrımında

Türkiye ekonomisi, 2018 öncesinde çeşitli sorunlar barındırsa da finansal bir [...]

Yazar:

finerafinance

Kategori:

Yayınlanma Tarihi:

Ağustos 21, 2025

Türkiye ekonomisi, 2018 öncesinde çeşitli sorunlar barındırsa da finansal bir denge içindeydi. Ancak Brunson kriziyle başlayan kur atakları ve enflasyona, rasyonel politikalar yerine faiz indirimi ve arka kapı döviz satışı gibi araçlarla müdahale edilmeye çalışıldı. Bu süreçte uygulanan OHAL de telafisi zor hukuki sorunlara yol açtı. Başkanlık sistemine geçişle birlikte kurumların yapısı önemli ölçüde değişti. Kamunun sorun çözme yetisi neredeyse kayboldu. Ayrıca şirketlerin teknoloji ve verimlilik odaklı üretim yerine, kamu teşvik ve ihalelerine dayalı bir zenginleşme süreci hız kazandı.

Yaşanan olumlu gelişmeler ve politikalar olsa da sorunlar daha hızlı büyüdü. 2018-2024 yılları arasındaki sık seçimler bilimsel politikaların uygulanmasına set çekti. Bu dönemde yaşanan ağır deprem ve benzer etkilere yol açan diğer doğal afetler de ekonomiyi olumsuz etkiledi.

2024 yerel seçimlerinin ardından ekonomik aktörler rasyonel politikalarla bu süreçten çıkılacağı beklentisine girdi.

30 Mart 2024 – 19 Mart 2025 Dönemi

Mayıs 2023 seçimlerinden sonra ekonomi yönetiminde değişiklikler yaşandı. Rasyonel politikalara dönüş beklentisi oluşsa da, 10 ay sonraki yerel seçimler nedeniyle daha yavaş ve daha az sancılı bir politika benimsendi. Başlangıçta krizin faturasının tüm kesimlere eşit dağıtılacağı söylemi hakimken, kısa sürede bu yükün hane halkına yüklendiği görüldü. 2024 seçimlerinden sonra para politikasının rasyonele döndüğü ve siyasetin etkisinden “mümkün olduğunca” uzaklaştığı gözlemlendi.

TCMB’nin cesur faiz artırımları, makro ihtiyati tedbirleri ve şeffaf iletişim politikası, ekonomik aktörlerin güvenini bir miktar artırdı. Ancak zamanla, ekonomide dengeyi sağlamak için tek aracın para politikası olduğu, çözümün döviz kurunu baskılamak, faizi yüksek tutmak ve ücretleri sınırlamak olduğu anlaşıldı. Talebin ve ücretlerin baskılanmasına, kur enflasyonun çok altında artmasına rağmen, enflasyonun %40’ın altına düşürülmekte zorlandığı bir tablo ortaya çıktı. Ekonomik aktörlerin son derece zorlanmasına rağmen, TCMB’nin rezerv biriktirmesi ve uzun vadede enflasyonu düşüreceği beklentisi ile faiz indirimlerinin “erken de olsa” başlaması ekonomik aktörler için kabul edilebilir bir görünüm sunuyordu.

19 Mart 2025 Sonrası

19 Mart siyasi krizi, iki yıldır katlanılan zorlukların sonucu olarak elde edilen sınırlı kredibilite ve döviz rezervlerini tamamen ortadan kaldırdı. TCMB tekrar faizi %49’a yükseltti. Yılsonu enflasyon beklentileri arttı ve ekonomiye dair tüm beklentiler olumsuz yönde değişti. En önemlisi uzun süredir çekilen çile boşa gitmiş oldu.

Yol Ayrımı

Türkiye ekonomisi artık bir yol ayrımında bulunuyor. Ekonomide kalıcı çözümleri uygulamak ya da suni pansuman tedbirlere devam etmek arasında tercih yapmak zorunda. Ancak şu unutulmamalı, pansuman tedbirler uygulandıkça, sorunların kalıcı çözümü için gereken süre ve fedakârlık da artıyor.

Reform Yapmak Neden Zorunlu?

Türkiye’deki bazı ekonomistlerin, mevcut hukuk sistemiyle ülkeye yatırım gelmeyeceği değerlendirmesini sorunlu buluyorum. Öncelikle tek sorunumuz hukuk değil. İkincisi, hukuk devleti ilkesinin tam olarak işlemediği birçok ülke ekonomik ilerleme sağlayabiliyor. Üçüncüsü, hukuk sisteminin iyileşmesi yabancı yatırım çekmek için değil, Türk vatandaşlarının daha iyi bir ülkede yaşaması için de öncelikli bir gereklilik. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu duruma ekonomik bir bakış açısıyla yaklaşırsak, onlarca alanda vizyoner reformlar yapılması, kalıcı büyüme, kalkınma ve toplumun refahı için hayati önem taşıyor.

Reform Yapmazsak Ne Olur?

Türkiye, büyük bir nüfusa ve coğrafyaya sahip bir ülke. İç tüketim oldukça canlı. Kamunun doğrudan ve dolaylı olarak dağıttığı kaynak miktarı çok fazla. Bu nedenle bazı kesimler koşullar ne olursa olsun zenginleşirken, toplumun büyük bir kısmı yoksullaşmaya devam eder. Ucuz işgücü, yüksek kur ve kamu destekleriyle iş dünyası “bağımlı” bir büyüme modeli sürdürür.

Sonuç

Milton Friedman’ın enflasyon için verdiği değerli bir örnek vardır: “Enflasyon alkolik olmak gibidir. Para basmaya başlayınca da, içki içmeye başlayınca da önce iyi etkiler, sonra kötü etkiler görülür. Bu nedenle ikisini de abartma eğilimi olur. Tedavi için tersini yapmak isterseniz bu sefer önce kötü etkiler, sonra iyi etkiler görülür. O nedenle geri dönüşü zordur.”

Para basma örneği dışında, bu benzetme Türkiye için tamamen geçerli olmakla birlikte, enflasyon ve para basma yerine koyabileceğimiz birçok kelime için de aynı derecede doğrudur. Teşvik, OHAL, değerli TL vb gibi.

İçerik Tablosu

Bu İçeriği Paylaşın!

Mail Listesine Kaydol!

Haftanın Panoraması ve Finera Gündem Ücretsiz Olarak Mail Kutunda!