Ticaret Savaşları ve Çin

Ticaret Savaşı Belirsizliği Trump tarifeleri sonrası global çalkantı sürüyor. Dünyanın [...]

Yazar:

finerafinance

Kategori:

Yayınlanma Tarihi:

Ağustos 21, 2025

Ticaret Savaşı Belirsizliği

Trump tarifeleri sonrası global çalkantı sürüyor. Dünyanın birçok borsasında görülen sert satışlar, politikacı ve CEO’lardan gelen üst üste açıklamaların yarattığı toz bulutunun içinde iş dünyası kendine yön çizmeye çalışıyor. Aşağıdaki grafik Bloomberg tarafından hazırlanan global ticaret belirsizliği endeksini gösteriyor. Küresel ticaret belirsizliği endeksin ölçüldüğü zaman dilimi içinde en yüksek seviyesine geldi. Öyle ki bu rakam (11,4) pandemi dönemindeki belirsizliğin 3 katından daha fazla.

Ticaret Savaşları 2.0

Donald Trump’ın agresif ticaret politikaları, küresel ekonomide derin sarsıntılara yol açarken, bu durumun en çok etkilediği aktörlerden biri de Çin Halk Cumhuriyeti. ABD’nin uyguladığı yüksek tarifeler, Çin’in devasa ihracat odaklı ekonomisini ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Bu zorlu ortamda Çin lideri Xi Jinping, ülkesinin ekonomik çıkarlarını korumak ve ticaret savaşının olası en kötü senaryolarından kaçınmak adına çok yönlü bir strateji izlemeye çalışıyor. Çin ticaret savaşında yara alsa da, bu sefer daha hazırlıklı olduğunu görmek gerekiyor.

Çin Misillemesi

Trump yönetiminin başlattığı ve sonraki dönemlerde de sürdürülen ticaret tarifeleri, Çin’in ABD pazarına yaptığı ihracatın maliyetini önemli ölçüde artırdı. Başlangıçta %20 seviyesinde olan tarifeler, son dönemde %54’e kadar çıkarılarak ortalama %65 gibi rekabetçiliği ciddi şekilde zedeleyecek bir düzeye ulaştı. Bu agresif adıma Pekin’in cevabı gecikmedi. Çin Maliye Bakanlığı, 10 Nisan’dan itibaren tüm ABD mallarına uygulanan tarifeyi %34 oranında artırarak misillemede bulundu. Bu karşılıklı tarife artışları, sadece iki ülke arasındaki ticareti değil, aynı zamanda küresel tedarik zincirlerini de olumsuz etkiliyor ve yatırımcılar arasında ABD ekonomisinin resesyona girebileceği endişelerini artırıyor. ABD için resesyon tehlikesi yükselirken Çin’de arz fazlasının ortaya çıkması bekleniyor.

Çin’in Müttefik Arayışı

ABD’nin ticaret bariyerleri karşısında Çin, ihracatını farklı pazarlara yönlendirmek amacıyla bir “cazibe saldırısı” başlattı. Xi Jinping’in Hindistan Devlet Başkanı Droupadi Murmu’ya yazdığı ve iki ülke arasındaki 75 yıllık ticaret ilişkilerini kutlama çağrısı yaptığı mektup, bu stratejinin somut bir örneği. Xi, Hindistan ile “Ejderha-Fil Tangosu” olarak nitelendirdiği bir ortaklık kurmanın her iki ülkenin de temel çıkarlarına hizmet edeceğini vurguladı.

Benzer şekilde, Çinli yetkililer Avrupa başkentlerini de ziyaret ederek, ABD’nin aksine Çin’in kurallara dayalı uluslararası ticaret sistemine hala inandığını dile getiriyorlar. Bu söylemle, Avrupa ülkeleriyle ortak bir zemin oluşturulmaya çalışılıyor. Ancak, Pekin’in bu çabalarına rağmen, Avrupa’da Çin’in güvenilir bir ortak olduğu fikrine karşı hala önemli bir direnç olduğu gözlemleniyor. Özellikle Çin’in Rusya ile yakın ilişkileri ve teknoloji alanındaki hızlı yükselişi, Avrupa’da veri güvenliği ve endüstriyel casusluk endişelerini tetikliyor.

Çin, Japonya ve Güney Kore, ABD Başkanı Donald Trump’ın uygulamaya koyduğu yeni tarifelere karşı ilk kez beş yıl aradan sonra bir araya gelerek bölgesel ticareti güçlendirme yönünde temaslarda bulundu. Çin devlet medyasına göre taraflar, ABD’nin tarifelerine karşı ortak hareket etme konusunda görüş alışverişinde bulundu. Her ne kadar Güney Kore bu açıklamaları “abartılı” bulsa da, üç ülke arasında tedarik zinciri iş birliklerinin artırılması, ihracat kontrollerine yönelik daha fazla diyalog kurulması ve Güney Kore-Japonya-Çin Serbest Ticaret Anlaşması görüşmelerinin hızlandırılması konusunda mutabık kalındı.

Bu gelişmeler, küresel ticaretin yeniden şekillendiği bir dönemde Asya’nın önde gelen üretici ülkelerinin daha fazla iş birliğine yöneleceğini ve bloklaşmanın artabileceğini gösteriyor.

Küresel Ticarette Farklı Bir Formül Aranıyor

Trump’ın agresif ticaret politikaları, diğer ülkeleri kendi aralarında daha güçlü ticaret blokları ve ittifaklar kurmaya itebilir. Örneğin, Avrupa Birliği ve Çin, aralarındaki ticaret anlaşmazlıklarını bir kenara bırakarak, İngiltere, Kanada, Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi istekli diğer ülkelerle birlikte ticaretin serbestleştirilmesi ve çok taraflılığın savunuculuğunu yapabilirler. Bu durum, tarifelerin düşürülmesi ve yeni ticaret anlaşmalarının imzalanması gibi sonuçlar doğurabilir.

Eski İngiltere Hazine Bakanı Jim O’Neill, Trump’ın “kamikaze” olarak nitelendirdiği tarife girişiminin ardından kaçınılmaz hale gelen küresel ticaretin yeniden şekillenmesinde Pekin ile daha yakın ticaret bağlarının kurulması gerektiğini savunuyor. O’Neill, G7 ülkelerinin bu konuda öncülük edebileceğini, ancak Hindistan ve Çin’in de sürece dahil edilmesi gerektiğini belirtiyor. AB’nin Çin’e ABD’den daha fazla mal ihraç etmesi de bu potansiyel yeniden şekillenmenin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

İngiltere’nin Yeni Ticaret Dengesi Çabası

İngiltere, Trump’ın uyguladığı en düşük tarifelerden (%10) etkilenmesine rağmen, Washington ile bir ticaret anlaşması yapma umudunu korurken, aynı zamanda Pekin’in yakınlaşma çabalarına da mesafeli durmak zorunda. Diğer birçok ülke gibi İngiltere de, Çin’den gelebilecek ucuz elektrikli araçlar ve çelik gibi ürünlerin yerel sanayisini olumsuz etkileyeceği ve iş kayıplarına yol açabileceği endişesini taşıyor. İngiltere İş Sekreteri Jonathan Reynolds, İngiltere-Çin ticaretinin büyük bir bölümünün tartışmalı olmayan alanlarda olduğunu belirtse de, Çin’in dünya ekonomisinin beşte birini oluşturduğu gerçeğini göz ardı etmenin mümkün olmadığını vurguluyor. İngiltere, Çin ile işbirliği yapılabilecek alanlar olduğunu kabul etmekle birlikte, David Cameron dönemindeki “altın çağa” dönme gibi bir niyetin olmadığını açıkça ifade ediyor.

Gelişen Piyasalar Olumsuz Etkileniyor

Uluslararası Ticaret Odaları Başkanı John Denton, mevcut tarife savaşlarının 1970’lerdeki petrol şokuna benzer bir sismik öneme sahip olduğunu belirtiyor. Denton, bu durumun temelinde Çin ve ABD arasındaki küresel ticaret hakimiyeti mücadelesinin yattığını vurguluyor. Ayrıca, artan tarifelerin enflasyonu yükselteceği ve dünya ekonomisini krize sürükleyeceği endişesini taşıyor.

Tarifeler, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) için de varoluşsal bir kriz yaratma potansiyeline sahip. ASEAN ülkeleri, Çinli firmaların ABD’ye ihracatında bir geçiş noktası haline gelmiş durumda. Washington’ın bu durumu fark etmesiyle birlikte Vietnam ve Kamboçya gibi ülkelerden yapılan ithalatlara da yüksek ek tarifeler uygulanmaya başlandı. Örneğin, ayakkabılarının %50’sini Vietnam’da üreten ABD’li spor giyim devi Nike, bu tarifelerden olumsuz etkilendi ve hisselerinde önemli bir düşüş yaşandı.

Hindistan Çin’e Temkinli Yaklaşıyor

Xi Jinping’in Hindistan’a yönelik diplomatik hamleleri, Yeni Delhi tarafından temkinli bir şekilde karşılanıyor. Devlet Başkanı Murmu’nun Xi’nin mektubuna verdiği kısa ve genelleyici cevap, Hindistan’ın Çin ile ilişkilerinde uzun süredir devam eden siyasi ve ekonomik sorunları göz ardı etmek istemediği şeklinde yorumlanıyor. Hindistan, Çin ile arasındaki ticaret dengesizliğinin (Çin lehine dokuza bir gibi bir oran) giderilmesi konusunda şüpheci yaklaşıyor. Hindistan’ın ilaç, bilişim hizmetleri, basmati pirinci ve sığır eti gibi önemli ihracat kalemlerine Çin tarafından uygulanan ciddi kısıtlamalar bu şüpheciliği besliyor. Ayrıca, iki ülke arasında uzun süredir devam eden ve 2020’de çatışmaya dönüşen kuzey sınırındaki anlaşmazlık da ilişkileri gergin tutmaya devam ediyor.

Çin’de İç Pazar Desteği ve Teşvikler Gündemde

Uluslararası ortak bulma çabalarının sınırlı kalması ve ABD’nin baskısının artması durumunda, Çin’in ekonomik büyüme için iç pazara yönelmekten başka çaresi kalmayabilir. Christopher Beddor, Çin’in ABD’ye yaptığı ihracatın toplam ekonomik çıktısının sadece %2’si civarında olduğunu ve bu nedenle Pekin’in bu kaybı yönetilebilir görebileceğini belirtiyor. Ancak, Trump’ın tarifelerinin küresel bir ekonomik yavaşlamaya yol açması durumunda, Çin için tek çıkış noktasının Çinli tüketici olacağı vurgulanıyor.

Xi Jinping’in yılın başında tarife tehditlerine karşı açıkladığı ekonomik teşvik paketinin önümüzdeki aylarda genişletilmesi bekleniyor. Çinli politika yapıcıların, yılın ilerleyen dönemlerinde daha fazla mali önlem alarak iç talebi canlandırmaya yönelik çabalarını artırması muhtemel görünüyor. Hatta bu yılki mali teşviklerin, son on yılda görülmemiş düzeyde olabileceği öngörülüyor.

Belirsizlikler ve Çıkış Yolu

ABD ile bir yakınlaşma ihtimali şu an için uzak görünüyor. Trump yönetimi, yüksek tarifeler uygulayarak Amerikan tüketicilerinin Çin mallarını almasını engellemeye kararlı gibi duruyor. Trump’ın yıl sonundan önce açıklaması beklenen vergi indirimlerinin, tarife gelirleriyle finanse edilmesi planlanıyor. Ancak, bu tarifelerden ne kadar gelir elde edileceğine dair farklı tahminler bulunuyor.

Trump’ın bazı tarifeleri pazarlığa açık bırakabileceği yönündeki açıklamaları ise durumu daha karmaşık hale getiriyor. ABD Başkanı, TikTok’un ABD mülkiyetine geçmesi durumunda Çin’in tarife yükünün azaltılabileceğini ima etti. Ancak bu anlaşma hukuki süreçlere tabi ve Çin’in ne zaman taviz vermeye hazır olacağı belirsizliğini koruyor.

Sonuç olarak, ABD’nin katı tutumu ve uluslararası ortak bulma konusundaki zorluklar, Xi Jinping’i ekonomik büyüme için iç pazara odaklanmaya zorlayacak gibi görünüyor. Çin’in devasa iç pazarı, potansiyel bir büyüme kaynağı oluştursa da, küresel ticaretin daralması ve dış talebin azalması bu stratejinin başarısını sınırlayabilir. Çin, Trump’ın ticaret savaşında yalnız kalmamak için yoğun bir diplomatik çaba gösterse de, küresel siyasi ve ekonomik dinamikler Pekin’in bu arayışını zorlu bir mücadeleye dönüştürebilir. Bu durum, önümüzdeki dönemde küresel ticaretin ve uluslararası ilişkilerin nasıl şekilleneceği konusunda önemli belirsizlikler yaratmaya devam ediyor.

Türk Sanayisi Açısından Çin ile Rekabet: Fırsatlar, Tehditler ve Stratejik Hamleler

Trump’ın ticaret savaşıyla şekillenen küresel ticaret ortamı, sadece süper güçler arasında değil, gelişmekte olan ekonomilerde de önemli etkiler yaratıyor. Türkiye gibi üretim kapasitesi yüksek, dış ticarete duyarlı ülkeler için Çin’in izlediği yeni yönelimler hem fırsatlar hem de tehditler barındırıyor.

İç Pazarda Çin Rekabeti: Çin’in artan üretim kapasitesi ve düşen dış talep karşısında gözünü gelişmekte olan ülke pazarlarına çevirmesi, Türk iç pazarı için ciddi bir rekabet baskısı yaratıyor. Özellikle elektrikli araçlar, beyaz eşya, güneş panelleri, tekstil ve düşük teknolojili sanayi ürünleri gibi sektörlerde Çin menşeli ürünlerin agresif fiyatlarla pazara girmesi, yerli üreticilerin kâr marjlarını azaltmakta ve bazı segmentlerde pazar payı kaybına neden olmaktadır.

Dış Pazarda Çin ile Karşı Karşıya: Türk ihracatçılar da özellikle Orta Doğu, Afrika ve Doğu Avrupa gibi pazarlarda Çinli firmalarla artan bir rekabet içinde. Uygun fiyat, devlet destekleri ve hızlı lojistik altyapısıyla Çinli firmalar, Türk üreticilerin uzun yıllardır inşa ettiği ticaret ilişkilerini tehdit edebiliyor. Türk sanayicileri bu rekabet karşısında markalaşma, kalite, esneklik ve bölgesel yakınlık avantajlarını ön plana çıkararak farklılaşmaya çalışıyor.

Fırsatlar: Çin’den Doğan Boşluklar ve Tedarik Zinciri Yeniden Yapılanması
Öte yandan, küresel şirketlerin Çin’e olan bağımlılığı azaltmak istemesiyle oluşan “Çin+1” stratejisi, Türkiye için büyük bir fırsat doğuruyor. Avrupa’ya yakınlığı, genç ve dinamik iş gücü, Gümrük Birliği avantajı gibi faktörlerle Türkiye, Çin dışında alternatif üretim merkezi olarak öne çıkabilir. Özellikle otomotiv yan sanayi, kimya, makine ve savunma sanayi gibi sektörlerde tedarik zinciri yeniden yapılanırken Türkiye’nin pozisyonunu güçlendirme potansiyeli bulunuyor.

Çinli Şirketlerle Stratejik Ortaklıklar Kurma İmkanı: ABD’nin Çin’e uyguladığı yüksek tarifeler, Çinli firmaları alternatif üretim ve ihracat üsleri aramaya yönlendirirken; Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği ile olan görece düşük gümrük duvarları sayesinde cazip bir konum kazanıyor. Bu bağlamda, Çinli sanayi şirketleri Türkiye’de yerel ortaklar arayarak hem Türkiye pazarı hem de AB ve ABD pazarlarına daha avantajlı koşullarda erişim sağlamayı hedefliyor.

Türk sanayisi açısından bu gelişme, teknoloji transferi, finansal güçlenme, üretim kapasitesinin artırılması ve yeni pazarlara açılım gibi açılardan büyük fırsatlar sunmaktadır. Özellikle stratejik sektörlerde kurulacak ortak girişimler, Türkiye’yi bölgesel bir üretim merkezi haline getirebilirken, Çinli firmaların da küresel rekabette esneklik kazanmasını sağlayabilir. Bu tür iş birlikleri, dikkatli analiz ve karşılıklı menfaat dengesine dayalı olarak yapılandırıldığında, her iki taraf için de uzun vadeli kazançlar yaratabilir.

Stratejik Yol Haritası Gerekli

Türk sanayisinin bu yeni küresel dengelerde rekabet gücünü koruyup artırabilmesi için ürün kalitesine, markalaşmaya ve AR-GE faaliyetlerine öncelik vermesi büyük önem taşıyor. Özellikle düşük maliyetli üretime ve ucuz iş gücüne dayalı sektörlerde rekabetin zorlaşacağı ve kayıpların artabileceği öngörülüyor. Bu nedenle, şirketlerin kendilerini bu alanlarda farklılaştırması kritik hale geliyor.

Türkiye’nin lojistik kabiliyetleri ve jeopolitik konumu da önemli avantajlar sunuyor. Bu avantajları stratejik biçimde değerlendirmek, özellikle tedarik zinciri dönüşümünde Türkiye’yi ön plana çıkarabilir.

Ürün ve kalite açısından rekabet üstünlüğü sağlayamayan sektörlerde ise mevcut stratejilerin ve uzun vadeli planların yeniden gözden geçirilmesi yerinde olacaktır. Çok geniş ürün yelpazesiyle faaliyet gösteren şirketlerin de üretim stratejilerini sadeleştirme veya odaklanma ekseninde yeniden yapılandırmaları düşünülebilir.

Sanayi, ticaret ve turizm gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren; çok sayıda şirketi bünyesinde barındıran grup yapılarının ise uzun vadeli stratejik planlamalar yapmaları, kaynaklarını daha verimli kullanmalarını sağlayabilir. Bu doğrultuda, bazı grup şirketlerinin hizmet veya ticaret sektörlerine daha fazla ağırlık vermesi de rasyonel bir seçenek olabilir.

Bu İçeriği Paylaşın!

Mail Listesine Kaydol!

Haftanın Panoraması ve Finera Gündem Ücretsiz Olarak Mail Kutunda!