
Haftanın Ekonomi Politiği: Türkiye Otomotiv Sektörü İçin Ölümcül Yarış
Küresel Elektrikli Araç Pazarında Üç Kat Büyüme Son üç yılda [...]
Küresel Elektrikli Araç Pazarında Üç Kat Büyüme
Son üç yılda küresel elektrikli araç (EV) satışlarında dikkat çekici bir artış yaşanmıştır. 2020 ile 2021 arasında özellikle Çin kaynaklı kayıt artışlarıyla iki katına çıkan yeni EV kayıtları, EV-volumes verilerine göre 2021’deki 6,5 milyon adetten geçen yıl (2024) 17,3 milyona ulaşarak neredeyse üç katına çıktı.
Çin: Elektrikli araç endüstrisindeki büyümenin ve talebin lokomotifi olmaya devam ediyor. 2021’den bu yana EV satışları %250’den fazla artış gösterdi.
- Avrupa: Yeni elektrikli araç kayıtlarının son üç yılda yaklaşık %40 artmasıyla, dünyanın ikinci büyük EV pazarı konumunu koruyor.
- Amerika Birleşik Devletleri: Elektrikli araç satışları ilk kez 1,5 milyona ulaşmış olsa da, EV’lerin toplam pazar payı hala Çin ve birçok Avrupa ülkesinin oldukça gerisinde.

Kaynak: Statista
Tüketici Tercihlerinde Küresel Bir dönüşüm mü var?
Statista Consumer Insights tarafından yapılan bir ankete göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde yetişkinlerin yalnızca %19’u yeni bir araba satın alırken elektrikli bir aracı seçenek olarak değerlendirebileceğini söyledi. Bu oran, ülkeyi diğer birçok ülkenin gerisinde bırakıyor. Yandaki grafiğe (kaynak: Statista) bakıldığında, örneğin Çinli ve Hintli tüketiciler, Asya’daki ülkelerde yaşayanlar elektrikli araç satın alma konusunda çok daha hevesli. Avrupa’da ise İngilizler en istekli gruplar arasında yer alıyor.

Elektrikli araç satın alma kararını fiyat teşvikleri ve iyi bir şarj altyapısı etkileyebilse de, bir ülkenin yüzölçümü ve genellikle kat edilen mesafeler de önemli rol oynuyor. ABD’de yeni elektrikli araç satışları, 2024 yılında toplam otomobil satışlarının %10’unu oluşturdu. Bu oran, Avrupa’daki %20 payın altında ve Çin’in bu yıl ulaşması beklenen %60’lık oranının ise oldukça gerisinde.
Küresel Tüketici Hangi Ülkenin Aracını Tercih Ediyor
Uluslararası elektrikli araç (EV) ticareti hızla gelişirken, otomobil üreticilerinin daha yaygın tercih ettiği yöntem, araçlarını satmak istedikleri ülkede veya en azından o bölgedeki bir ülkede üretmek oluyor. Bu hafta Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yayımlanan veriler, hangi üreticilerin kendi bölgesi dışındaki elektrikli araç pazarlarında önemli ilerlemeler kaydettiğini gösteriyor. Uygun fiyatlı Çinli araçlar alıcılar (ve diğer üreticiler) için pazarı değiştirirken, Çinli şirketlerin Avrupa’da elektrikli araç üretimine başladığı görülüyor.
Genel olarak, Çin, Kuzey Amerika, Avrupa Birliği ve Asya-Pasifik (APAC) bölgesinde üretilen elektrikli araçların çoğu, o ülke veya bölgedeki şirketler tarafından üretiliyor. Ancak bu tablo, Kuzey Amerika ve Avrupa Birliği’nde giderek daha karmaşık hale geliyor. AB merkezli otomobil üreticileri, Kuzey Amerika’daki (ABD dışı) üretimde Japonya ve Kore’nin önünde yer alıyor. Öte yandan AB içinde, ABD merkezli şirketlerin üretim payı daha küçük; çünkü Çinli, Japon ve Koreli şirketler de yerel üretimleriyle rekabete katılıyor. Çin’de ise ABD’li şirketler (Tesla, Şanghay yakınlarında iki fabrika işletiyor) küçük bir üretim payına sahip. Çin daha çok yabancı otomobil üreticileriyle yaptığı ortak girişimlere odaklanıyor.
Avrupa’da Tesla Gerilerken
Elon Musk son birkaç aydır ABD hükümet kurumlarında aldığı görevler nedeniyle bir kesim için nefret objesi haline geldi. Musk’ın Trump yönetimindeki belirgin rolüne yanıt olarak, insanlar Tesla mağazalarının önünde protesto gösterileri düzenledi, arabalarını elden çıkardı veya satın almayı bıraktı. Bu durum Avrupa tescil rakamlarında çok açık bir şekilde görüldü. Görünüşe göre birçok insan artık Tesla ve CEO’su ile ilişkilendirilmek istemiyor, bu da bir zamanlar ileri görüşlülüğün ve ilerici bir yaşam tarzının sembolü olan markayı sarsıyor.

Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği tarafından yayınlanan en son tescil rakamları, Avrupalıların Tesla’ya hızla sırt çevirdiğini gösteriyor. Tesla otomobillerinin yeni tescilleri, pazar trendine aykırı bir şekilde ilk çeyrekte keskin bir düşüş yaşadı. Rakamlara göre Tesla, AB, Norveç, İsviçre, Lihtenştayn, İzlanda ve Birleşik Krallık genelinde 54.000 araç sattı; bu rakam, 2024’ün ilk çeyreğine göre yüzde 37’lik bir düşüş anlamına geliyor. Aynı zamanda, elektrikli otomobillerin yeni tescilleri ilk çeyrekte yüzde 28 arttı, bu da Tesla’daki düşüşün daha geniş pazar dinamikleriyle açıklanamayacağı anlamına geliyor.
Tesla, son beş çeyreğin dördünde büyüme açısından Avrupa BEV (Bataryalı Elektrikli Araç) pazarının altında performans gösterdi ve pazar payı 2023’teki yüzde 18,2’den 2024’te yüzde 16,6’ya ve 2025’in ilk çeyreğinde sadece yüzde 9,4’e düştü. Bu eğilimin ne kadarının artan rekabet ve yeni Tesla modellerinin eksikliğinden kaynaklandığı ve ne kadarının Musk’ın giderek bölücü hale gelen kişiliğine atfedilebileceği belirsiz, ancak bu üç faktörün birleşimi, eski EV öncüsü için kazanan bir reçete değil.
Sonuç ve Türk Otomotiv Sektörü İçin Bir Değerlendirme
Elektrikli araç pazarı ve üretimi henüz olgunlaşmamış, son derece dinamik bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Bu gelişimi ve dönüşümü, 2007 sonrası iPhone’un cep telefonu piyasasındaki yarattığı etkiye benzetmek mümkün. Benzer şekilde, teknolojinin yoğun olarak ortaya çıktığı Çin (iPhone için ABD), kısa sürede tüketim alışkanlıklarını değiştirerek devasa bir pazar oluşturdu. Avrupa da kendi markalarıyla bu rekabete dahil oldu. Teknolojinin kendisine uygun olmadığını düşünen kesim ise altyapı sorunlarının çözülmesinin ardından tercihlerini değiştirecek gibi görünüyor. Bu konunun daha derinlemesine incelenmesine şu aşamada gerek olmadığı kanaatindeyim.
Türkiye açısından konuyu ele aldığımızda, belki de ilk kez bir teknoloji üretimine erken bir aşamada dahil olduk. Yenilikçi bir girişimle kurulan TOGG, şu anda yurt içi talebin karşılanması açısından büyük önem taşıyor. Yukarıda bahsedildiği gibi, Avrupa’da EV pazarının giderek büyümesi ve Çin’in bu pazara henüz üretici olarak güçlü bir şekilde girememiş olması Türkiye için önemli bir avantaj sunuyor. Şirketin doğru yönetilmesi ve devlet tarafından desteklenmesi halinde, birkaç yıl içinde gurur kaynağı olacak bir proje haline gelmesi hiç de uzak bir ihtimal değil.
Diğer taraftan, Türkiye’de yerleşik otomotiv fabrikalarında henüz EV üretimi bulunmuyor. Şirketlerimizin ortaklık kurduğu Ford, Fiat, Renault, Toyota gibi firmaların EV altyapısı görece daha zayıf durumda. Bu fabrikaların dönüşümüyle ilgili herhangi bir haber veya proje de duyulmuyor. Genellikle farklı bölgelerdeki mevcut veya kurulacak tesisler için EV üretimi konuşuluyor ki bu önemli bir sorun teşkil ediyor. Zira üretilen geleneksel araçlara olan talep giderek azalıyor.
Bir diğer önemli konu başlığı ise otomotiv yedek parça sektörü. Türkiye’deki bu sektör ağırlıklı olarak Avrupalı markaların yedek parçalarını üretmeye odaklanmış durumda. Onlarca alt sektörde ise yedek parça üreticilerine girdi sağlanıyor. Ancak ürettiğimiz birçok yedek parça, EV sistemlerinde yer almıyor. Yer alan kısımlarda ise ciddi bir revizyon söz konusu. Çin’de sadece EV üzerine değil, EV yedek parçası üzerine de çok sayıda üretim tesisi bulunuyor. Çinli şirketlerle rekabette yaşanan zorlukları daha önce de dile getirmiştik. Ancak bu kez farklı bir durum söz konusu: pazar yeni oluşuyor. Eğer bu pazar, Çinli üreticiler tarafından çok uygun fiyatlarla hızla doldurulursa ki şu anda bu yönde adımlar atılıyor, ilerleyen süreçte pay almak veya mevcut müşterilere ürün satmaya çalışmak çok daha zorlu bir hale gelebilir.
Kısacası, Türk otomotiv sektörünün küresel konjonktürü ve sektörel dinamikleri hızlı bir şekilde okuyarak yeni düzene uygun bir yapılanmaya gitmesi gerekiyor. Birkaç yıl sonra her şey için çok geç olabilir.




